Bebekler doğarken 300 kemikle doğarlar.Daha sonra bu kemikler birleşerek 206 kemiğe düşerler.Bunun sebebi nedir?
İnsanlar vücutlarında 300 kemik ile doğarken, gelişim sürecinde bazı kemikler kaynaşarak birleştiğinden ergenlikte bulunan kemik sayısı 206 ya iner..
İskelet 206 ayrı parçanın birleştirilmesinden oluşmuş gerçek bir mühendislik
harikasıdır. İnsan vücudu, birbirine eklenmiş bu parçalar sayesinde
olağanüstü bir hareket kabiliyetine sahip olur. Bugüne kadar yapılmış hiçbir
robot, insan vücudunun hareket kabiliyetini taklit edememiştir.
İskelet modeli yapımı İskelet modeli nasıl yapılır?
İskelet başlı başına bir mühendislik harikasıdır. Vücudun yapısal destek
sistemidir. Aynı zamanda beyin, kalp, akciğer gibi hayati organların
korumasını yapar, iç organlara destek olur. İnsan vücuduna, hiçbir yapay
makina tarafından taklit edilemeyen üstün bir hareket kabiliyeti verir.
Dahası kemik dokusu çoğu kimsenin zannettiği gibi cansız değildir. Kemik
dokusu vücudun kalsiyum, fosfat ve birçok önemli mineralinin bankasıdır.
Vücudun ihtiyacına göre bu mineralleri depo eder veya daha önceden depo
ettiklerini vücuda verir. Bütün bunların yanı sıra kırmızı kan hücrelerinin
üretimi kemikler tarafından yapılır.
İskelet bütün olarak mükemmel bir işleve sahip olmasının yanında, iskeleti
oluşturan kemikler de üstün bir yapıya sahiptirler. Vücudun taşınması ve
korunması gibi önemli bir görevi üstlenen kemikler, bu işi rahatlıkla yerine
getirebilecek kapasitede ve sağlamlıkta yaratılmışlardır. Vücudun
karşılaşacağı zor durumlar da hesaba katılmıştır. Örneğin; uyluk kemiği,
dikey durumda bir ton ağırlığı kaldırabilecek kapasitededir. Nitekim atılan
her adımda bu kemiğimize, vücut ağırlığımızın üç katı kadar bir yük
binmektedir. Hatta sırıkla yüksek atlama yapan bir atlet yere inerken kalça
kemiğinin her santimetrekaresi 1400 kiloluk bir basınca maruz kalır. Peki
kemik denen ve bir tek hücrenin bölünmesi sonucunda ortaya çıkan bu yapıyı,
bu kadar kuvvetli kılan nedir? Sorunun cevabı kemiklerin eşsiz yaratılışında
gizlidir.
Konuyu daha iyi anlamak için günümüz teknolojisinden bir örnek vermek
yerinde olacaktır. Büyük ve yüksek yapıların inşasında kafes sistemleri
kullanılır. Bu inşaat tekniğinde yapının taşıyıcı elemanları, yekpare yapıda
değil, birbiri içine geçmiş, kafes şeklinde çubuklardan oluşur. Ancak
bilgisayarlarla yapılabilecek karmaşık hesaplar sayesinde, büyük köprüler ve
endüstriyel yapılar çok daha dayanıklı ve daha ucuza inşa edilmektedirler.
İnsan vücuduna ait uzun kemiklerin içindeki muhteşem organizasyon ve kemik
kesitinin mikrografiği. Kan hücreleri üreten, vücudun mineral bankası olan
kemikler canlıdırlar .
İşte kemiklerin iç yapısı da, insanların binalarda ve köprülerde kullandığı
bu kafes yapı sistemiyle benzer bir yapıdadır. Önemli bir farkla; kemik
içindeki sistem, insanların geliştirdiğinden çok daha üstün ve karmaşıktır.
Bu sayede kemikler, hem son derece sağlam, hem de rahatlıkla
kullanılabilecek hafifliktedirler. Eğer aksi olsaydı, yani kemiklerin içi,
dışı gibi sert ve tamamen dolu olsaydı, hem kemik ağırlığı insanın
taşıyabileceğinin çok üzerinde olurdu, hem de kemiğin yapısı gevrek ve sert
olup en küçük bir darbede çatlama ve kırılma yapardı.
Kemiklerimizin bu mükemmel tasarımı, bizim son derece rahat bir hayat
sürmemizi, çok zor hareketleri kolaylıkla ve hiç acı duymadan yapabilmemizi
sağlamaktadır. Kemiğin yapısının bir başka özelliği de vücudun gerekli
bölgelerinde esnek bir yapıya sahip olmasıdır. Örneğin göğüs kafesi; kalp ve
akciğer gibi hayati organları korurken, bir yandan da akciğerlere havanın
dolmasını ve boşalmasını sağlayacak şekilde genişler ve büzülür.
Kemiklerin esneklikleri zamanla değişebilir. Örneğin kadınlarda leğen kuşağı
kemikleri, hamileliğin son aylarına doğru gevşer ve birbirlerinden biraz
ayrılırlar. Bu son derece önemli bir ayrıntıdır, çünkü bu gevşeme sayesinde
bebeğin başı doğum sırasında ezilmeden dışarı çıkabilir.
Kemikteki mucizeler bunlarla da sınırlı kalmaz. Kemikler esneklikleri,
dayanıklılıkları ve hafifliklerinin yanı sıra, kendilerini tamir etme
özelliğine de sahiptirler.Bu da vücuttaki pek çok işlem gibi, milyonlarca
hücrenin beraber çalışmasıyla gerçekleşir.
İskeletin hareket kabiliyeti de üzerinde durulması gereken önemli bir
ayrıntıdır. Her adım atışımızda omurgamızı oluşturan omurlar birbiri üstünde
hareket ederler. Bu sürekli hareket ve sürtünme, omurların aşınmasına
sebebiyet verecekken bu tehlikeyi önlemek için her bir omur arasına disk
denen dayanıklı kıkırdaklar yerleştirilmiştir. Bu diskler amortisör görevi
yaparlar. Dahası her adım atışta, vücut ağırlığından kaynaklanan bir tepki
kuvveti yerden vücuda gelir. Bu kuvvet, omurganın sahip olduğu amortisörler
ve "kuvvet dağıtıcı" kıvrımlı şekli sayesinde, vücuda zarar vermez. Eğer
tepkiyi azaltan esneklik ve özel yapı olmasa, ortaya çıkan kuvvet direk
kafatasına iletilirdi ve omurganın üst ucu, kafatası kemiklerini
parçalayarak beynin içine girerdi.
Kemiklerin birbirlerine eklendikleri yerlerde de yaratılışın delilleri
görülür. Eklemler bir ömür boyunca hareket ettikleri halde yağlanmaya
ihtiyaç duymazlar. Biyologlar bunun nedenini araştırdılar: Eklemlerdeki
sürtünme nasıl ortadan kalkıyordu?
Bilim adamları, olayın "tam bir yaratılış mucizesi" olarak
nitelendirilebilecek bir sistemle çözüldüğünü gördüler: Eklemlerin sürtünme
yüzeyleri, ince ve gözenekli bir kıkırdak tabakasıyla kaplanmıştır ve bu
tabakaların altında ağdalı ve kaygan bir sıvı bulunur. Kemik, eklemin bir
yerine baskıda bulunursa bu sıvı gözeneklerden dışarı fışkırır ve eklem
yüzeyinin "yağ gibi" kaymasını sağlar.
Atılan her adımda, vücudun ağırlığı yüzünden, yerden vücuda doğru bir tepki
kuvveti doğar. Eğer omurlar arasında bulunan amortisörler olmasa ve omurga
dümdüz bir yapıya sahip olsaydı, bu kuvvet direkt olarak kafatasına
iletilirdi. Bunun sonucunda, omurganın üst ucu, beynin içine girer, kafatası
kemiklerini parçalardı.
Tüm bunlar insan bedeninin çok mükemmel bir tasarımın, daha doğrusu üstün
bir yaratışın ürünü olduğunu göstermektedir. İnsan bu mükemmel tasarım
sayesinde birbirinden çok farklı hareketleri büyük bir hız ve rahatlık
içinde yerine getirir.
Herşeyin bu kadar mükemmel olmadığını mesela tüm bacağımızın tek bir uzun
kemikten meydana geldiğini düşünün. Yürümek büyük bir sorun haline gelecek,
son derece hantal ve hareketsiz bir bedenimiz olacaktı. Bir yere oturmak
bile güçleşecek, bu tür hareketler sırasındaki zorlamalar nedeniyle bacak
kemiği kolaylıkla kırılabilecekti. Oysa insanın iskeleti, vücudunun her
hareketine kolaylıkla izin verecek bir yapıdadır.
İskelet ve Kas Sistemi
İskelet ve Kas Sistemi
Canlılarda aktif hareketi sağlayan yapılar iskelet ve kas sistemleridir. Hareket sağlayıcı kaslar destekleyici iskeletle birleşerek canlının hareket sistemini oluşturur.
I. İskelet Sistemi
İnsana şekil veren, organlara desteklik sağlayan ve koruyan yapıya iskelet denir. İskelet sisteminin yapı birimleri kemiklerdir. İnsan vücudu 210 kemikten oluşmuştur. Kemikler, kan hücrelerinin üretilmesi, bazı minerallerin depolanması, vücuda dik şekil kazandırılması görevlerini yapar.
İnsan İskeletinin Bölümleri
1. Baş İskeleti
Kemikler birbirine çok sıkı tutunmuşlardır ve aralarında oynamaz eklemler vardır. Baş kemikleri içerisindeki beyin ve beyinciği korur.
2. Gövde İskeleti
Omurga ve göğüs kafesinden oluşur.
Omurga : Omur adı verilen düzensiz şekilli kemiklerden oluşur. İçinde şerit halinde omurilik siniri vardır. Bu sinirin bulunduğu kanala omurilik kanalı denir. Omurga tüm kemikleri doğrudan ya da dolaylı olarak bağlandığı iskelet yapısıdır.
Göğüs Kafesi : Sırt omurları, kaburgalar ve göğüs kemiğinden oluşur. Hareketli özellikteki bazı iç organların çalışmasını kolaylaştırır. Akciğerler ve kalp burada korunur.
3. Üyeler (kol ve bacaklar)
Kol ve bacaklar gövdeye kemik köprüler ile bağlanmıştır. Bu köprülerle aralarında tam oynar eklemler vardır.
Omuz Kemeri : Kürek kemiği ve köprücük kemiğinden oluşur. Kol kemiklerini omurgaya bağlar.
Kalça Kemeri : Kalça kemiği ve uyluk kemiğinden oluşur. Bacak kemiklerini gövdeye bağlar.
B. Kemiklerin Yapısı ve Çeşitleri
1. Kısa Kemikler
Boyları kısa olan kübik yapılı kemiklerdir. Omurlar, el ve ayaklardaki bilek parmak kemikleri… bu gruba girer.
2. Yassı Kemikler
Kalınlıkları az, levha şeklindeki kemiklerdir. Kaburga, kürek kalça, yüz ve kafatası kemikleri… bu gruba girer.
3. Uzun Kemikler
Boyları uzun silindirik kemiklerdir. Kol ve bacaklarda bulunan kemiklerdir. (uyluk, kaval, pazı, önkol… kemikleri gibi).
4. Düzensiz Şekilli Kemikler
Uzun veya kısa belirli bir şekle sahip olmayan kemiklerdir. Omurgayı oluşturan omur kemikleri bu gruba girer.
Kemiklerin Yapısı
·Kemik zarı (Periost) : Kemiğin enine büyümesini, beslenmesini, kırılma ve çatlamalarda onarılmasını sağlar.
·Kıkırdak Doku : Eklem bölgelerinde, hareket esnasındaki kemiğin aşınmasını önler.
·Süngerimsi Kemik : İçinde kırmızı iliği bulundurur. Kırmızı kemik iliği kan hücreleri üretir.
·Sarı ilik : Yağ depolar ve kan hücreleri (akyuvarlar) üretir.
·Sert (sıkı) Kemik : 2/3 ü minerallerden (kalsiyum, fosfor), 1/3 de hücrelerden oluşur. Kemiğe sertlik ve direnç kazandırır.
·Kırmızı İlik : Alyuvarları üretir.
C. Eklemler
Kemikleri birbirine bağlayan yapılara eklem denir. Hareket yeteneğine göre 3 çeşit eklem bulunur.
Vücudun hareketini, bazı organların çalışmasını sağlayan yapılara kas denir. Kaslar kasılıp – gevşeme özelliğine sahip olan hücrelerden oluşur.
Kas hücrelerinin birleşmesiyle oluşan ipliksi yapılara kas teli (lif) denir. Kas tellerinin birleşmesiyle oluşan yapılara da kas demeti denir.
İskelet Kasları (Kırmızı Kaslar)
İskelete bağlı çalışırlar. Yönetimini beyin sağlar. İsteğimiz ile çalışırlar. Kasılmaları güçlüdür. Hızlı kasılır, çabuk yorulurlar. İskelet kasları oynar ve yarı oynar eklem bölgelerinde kemiklerin hareket etmesini sağlar. Yapısında oksijen depo eden proteinleri (myoglobinler) bulundukları için kırmızı renklidirler. Çok sayıda kas demetinden oluştuğu için çizgili kaslar da denir. (Baş, boyun, kol, bacak, parmak, göz kapağı, göğüs kasları…)
Düz Kaslar (Beyaz Kaslar)
İç organlarımızdaki kaslardır. İsteğimiz dışında çalışırlar. Çalışmaları yavaştır. Kasılmaları güçsüzdür. (Mide, bağırsak, idrar torbası, damar duvarları, yemek borusu kasları…) Uzun süreli kasılıp, çalışmaları esnasında yorulmazlar.
Kalp Kası
Kırmızılı kasdır. Fakat isteğimiz dışında çalışır. Çalışmasını omurilik soğanı denetler. Güçlü, hızlı ve ritmik olarak çalışır. Uzun süreli kasılıp, çalışmaları esnasında yorulmazlar.
İskelet Kasları Nasıl Çalışır?
İskelet ve Kas Sistemi Özellikleri
İSKELET SİSTEMİ
Organizmaların vücuduna desteklik yaparak kendilerine özgü şekillerinin oluşmasını sağlayan yapılara destekleyici yapılar denir.
A. İSKELET ÇEŞİTLERİ
Hayvanların çoğunda, vücuda destek olan, koruyan ve kaslara bağlanarak hareketi sağlayan iskelet sistemi bulunur. Hayvanlarda görülen iskelet dış ve iç iskelet olmak üzere iki tiptir. 1. Dış İskelet
Dış iskelet özel hücreler tarafından dışarıya salgılanan organik ve inorganik maddelerden meydana gelir. Dış iskelete sahip canlılarda iskelet görevi yapan kısımlar vücut dışında bulunduğu için kaslar iskelete içeriden bağlanır. Eklem bacaklılarda ve bazı yumuşakçalarda görülür.
Dış iskelet büyümeyi sınırlandırır. Bu nedenle dış iskelete sahip hayvanlar, gelişme döneminde iskeletini ya tamamen atarlar veya daha büyüğünü oluştururlar. Bu olaya deri veya kabuk değiştirme denir. 2. İç İskelet
İç iskelet embriyonun mezoderm (orta deri) tabakasından farklılaşır. Genellikle kıkırdak ve kemikten meydana gelir. Kaslar iskelete dışarıdan bağlanır. Canlının büyümesini sınırlandırmaz. Aksine boyca uzamayı sağlar.
Omurgasızlarda yaygın olarak iç iskelet görülmez. Sadece derisi dikenlilerde gelişmiş bir iç iskelet vardır.
Omurgalılarda iç iskelet, kıkırdak ve kemik dokudan meydana gelmiştir.
B. İNSANDA İSKELET SİSTEMİ
İnsanda iskelet sistemi kemikler, kıkırdak yapılar ve eklemlerden meydana gelir. 1. Kemiklerin Yapısı
Kemiklerde bulunan, % 25 su, % 45 inorganik madensel tuzlar (kalsiyum fosfat, kalsiyum karbonat, magnezyum fosfat az miktarda sodyum ve demir) kemiğin sert yapısını, % 30 organik maddeler ise esnekliği sağlar. Canlı kemik hücrelerine osteosit ve bu hücreler tarafından salgılanan organik ara maddeye osein denir. Bu iki yapı kemik dokusunu meydana getirir. Kemikler yapıları yönüyle iki kısma ayrılır. a. Sıkı Kemik Dokusu : İskeleti oluşturan bütün kemiklerin dış yüzeyi ile uzun kemiklerin gövdesi, sıkı kemik dokusundan meydana gelir. Bu doku iç içe daireler halinde sıralanmış lamelli yapıdadır.
Lamellerin ortasında kan damarları ve sinirlerin geçtiği Havers kanalı bulunur. Havers kanalındaki kan damarlarından kemik hücrelerine besin ve oksijen iletilirken artık maddeler aynı yoldan geri alınır.
Havers kanallarını birbirine bağlayan yan kanallara da Volkman kanalları denir. Ortasında havers kanalı, etrafında halkasal kemik hücreleriyle aralarını boşluk bırakmadan doldurmuş ara maddeden yapılmış lamelli birimlere Havers sistemi denir.
Şekil : Kemik Dokusunun Yapısı
b. Süngerimsi Kemik Dokusu : Kırmızı kemik iliği ve düzensiz boşlukların bulunduğu ince kemik lamellerinden oluşmuştur. Sıkı kemiğe oranla daha yumuşaktır. Uzun kemiklerin baş kısmı ile diğer kemiklerin iç kısmında bulunur.
2. Kemik Çeşitleri
İskeletin yapısında bulunan kemikler üç çeşittir. a. Uzun Kemikler : Kol ve bacaklarda bulunur. Uzun kemiği dıştan saran kemik zarı (periyost) kemiğin enine büyümesini, onarılmasını ve beslenmesini sağlar. Ayrıca periyost kemiğin sertleşmesine de katkıda bulunur.
Uzun kemiğin başı ile gövdesi arasında bulunan kıkırdak tabakası, kemiğin boyuna büyümesini sağlar. Uzun kemiklerin iç kısmındaki kanalda akyuvarların oluşumunu sağlayan sarı kemik iliği bulunur. Kemik başlarını iç kısmı, sünger gibi düzensiz gözenekli bir yapıdadır. Gözeneklerin içinde kırmızı ilik bulunur. Kırmızı kemik iliği, kan hücrelerinin üretildiği iliktir.
Şekil : Kemik Çeşitleri
b. Kısa Kemikler : Omurgada, el ve ayak bileklerinde bulunur. Sarı ilik kanalı bulunmaz. Yaklaşık olarak eni boyu ve kalınlığı eşit olan kemiklerdir. c. Yassı Kemikler : Göğüs, kafatası, kürek ve kaburga kemiklerinden ibarettir. Yassı kemiklerde sarı ilik kanalı bulunmaz. Bu tip kemiklerde süngerimsi kemik dokusu sıkı kemik dokusundan fazladır. Eni ve boyu fazla kalınlığı çok az olan kemiklerdir.
Yassı ve kısa kamiklerin süngerimsi dokuları içinde uzun kemiklerin baş kısmında olduğu gibi alyuvarların yapımını sağlayan kırmızı kemik iliği bulunur
3. Kemik Oluşumu ve Kontrolü
Kemiklerin sağlıklı olarak büyüyüp gelişebilmesi için, bir yandan yeterli miktarda kemik hücresinin yapılması bir yandan da yeterli ara maddenin oluşması gerekir. Bu olaylar bazı iç ve dış faktörler tarafından düzenlenir. Kemik oluşumunda etkili olan faktörleri teker teker inceleyecek olursak; a. Hormonlar : Kemiğin sertleşmesi için gerekli olan Ca, P, K minerallerinin kemiğe geçmesi ve bunların kandaki miktarının belirli bir seviyede tutulması gerekir. Özellikle, kalsiyumun kemikten kana, kandan kemiğe geçişi tiroid bezinden salgılanan kalsitonin (tirokalsitonin) hormonu ve paratiroid bezinden salgılanan parathormon ile düzenlenir.
Hipofiz bezinden salgılanan büyüme hormonu (STH) yetersiz olduğunda cücelik, (nanizm) aşırı salgılandığında devlik hali (jigantizm) ortaya çıkar. Timus bezi hormonu embriyonik gelişimde iskeletin oluşumunda etkilidir. b. Vitaminler : D vitamini kemiklerde Ca ve P birikmesini sağlayarak kemiklerin sertleşmesini sağlar. D vitamini eksikliğinde bağırsaktan kalsiyum ve fosfatın emilmesi azalır.
Sonuçta kemiklerde yumuşama ve eğilme olur. Bu da çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde ise osteomalazi denen kemik hastalığını yapar. c. Mineraller : Kalsiyum, mağnezyum, fosfor kemiklerin yapısında bulunur. Büyüme ve hamilelik sırasında çok miktarda alınması gereklidir. d. Genetik Faktörler : Kemiğin büyümesi ile son şeklini almasında genetik faktörler de önemlidir.
4. İskelet Sisteminin Görevleri
Vücudun çatısını oluşturmak.
Vücuda diklik ve sertlik sağlamak.
Bazı iç organları dış etkenlerden korumak.
İç organlara ve kaslara bağlanma yüzeyi sağlamak.
Eklemlerin yardımıyla vücuda hareketlilik sağlamak.
Vücudun ihtiyacı olan bazı minarelleri depo etmek.
Kan yapımında görev almak.
5. İnsan İskeletinin Bölümleri
İnsan iskeleti, baş, gövde ve üyeler iskeleti olmak üzere üç kısımda incelenir. a. Baş İskeleti : Kafatası, yüz ve çene kemiklerinden oluşur. Genellikle oynamaz eklemlidir. b. Gövde İskeleti : Göğüs kemiği, kaburga kemikleri, omurgayı oluşturan omurlar, omuz ve kalça kemerlerini oluşturan kemikler, iskeletin gövde bölümünde yer alır. Genelde yarı oynar eklemlidir.
Şekil : İnsan İskeletinin Genel Yapısı
c. Üyeler İskeleti : Üyeler üstte omuz kuşağı ile gövdenin üst kısmına bağlanmış olan üst üyeler (kollar), altta kalça kuşağı ile gövdenin alt kısmına bağlı olan alt üyeler (bacaklar) olmak üzere iki bölümden meydana gelir. Oynar eklemlidir.
6. Eklemler
Kemiklerin bağlanma yerleri olan eklemler üç grupta toplanır. a. Oynamaz Eklemler : Kafatası, kalça kemiği, leğen kemiği gibi iskeletin hareket etmeyen kısımlarındaki kemiklerde görülür. Eklemleşen kemikler çok sıkı bir şekilde birbirlerine testere dişi gibi girinti ve çıkıntılarla bağlanmışlardır. Eklem kapsülü ve sıvısı yoktur. b. Yarı Oynar Eklemler : Omurlar arasında ve göğüs kafesinde görülen eklemlerdir. Omurlar arasındaki kıkırdak diskler esneklik sağlanmasında yardımcı olur. c. Oynar Eklemler : Vücudun hareket işlevini üstlenmiş kemiklerde görülen, tam hareketli eklemler olup kol ve bacak kemiklerinde görülür. Eklemleri oluşturan kemiklerin uçları bağ dokusundan meydana gelmiş ortak bir kapsül ile çevrilidir. Eklem kapsülünün iç yüzeyi ince bir zar ile örtülüdür.
Bu yapı yumurta akına benzeyen bir salgı meydana getirir. Eklem boşluğunda toplanan bu sıvı (= eklem sıvısı) eklem uçlarının kayganlığını sağlar. Eklem kemiklerinin baş kısmında bulunan kıkırdak tabakaları hareket sırasında kemiğin başlarının birbirine değerek aşınmasını önler. Eklem bölgesinde bir kemikten diğerine uzanan bağ dokusundan meydana gelmiş eklem bağı bulunur. Bütün bu yapılar ekleme sağlamlık ve hareket kolaylığı sağlar.
C. ÇEŞİTLİ VÜCUT ÖRTÜLERİ
Omurgalı hayvanların vücut örtüleri deridir. Deri üst deri (epidermis) ve alt deri (dermis) olmak üzere iki kısımdan oluşur.
Şekil : İnsanda Derinin Bölümleri
İnsan derisi de diğer memelilerin derisine benzer şekilde epidermis ve dermisten meydana gelir.
Derinin başlıca görevleri;
Vücuda mikropların girmesini engeller.
O2 ve CO2 alışverişine yardım eder.
Terleme ile hem boşaltıma yardımcı olur, hem de vücut ısısının düzenlenmesini sağlar.
Yapısında bulunan duyu reseptörleri sayesinde sıcaklık, soğuk, sertlik, yumuşaklık, basınç ve ağrı gibi uyartıları algılar.
Hassas dokuları dış etkilerden korur.
Zararlı ışınların vücuda girmesini azaltır veya engeller.
KAS SİSTEMLERİ
Kaslar, canlı organizmada hareket sistemini meydana getiren yapılardandır. Kasların en önemli özellikleri uzayıp kısalma yeteneğine sahip olmalarıdır.
A. KAS ÇEŞİTLERİ
Kaslar, anatomik yapılarına ve çalışma özelliklerine göre; çizgili kas, düz kas ve kalp kası olarak ayrılır. 1. Çizgili Kaslar (İskelet Kasları)
Çizgili kas hücreleri, uzun ve silindir şeklinde hücrelerdir.
Bir kas teli boyunca birden çok çekirdek bulunur.
Kas hücrelerinin sınırları belirli değildir ve sitokinez (sitoplazma bölünmesi) görülmez.
Beynin kontrolünde, isteğimizle çalışırlar.
Düz kasa oranla daha hızlı kasılırlar.
Eklem bacaklılardaki kaslar bu tiptendir.
Şekil : Bir Çizgili Kasın Yapısı
Çizgili kas liflerinde açık ve koyu bantlar, özel proteinlerin farklı düzende sıralanmasından oluşur. Bu proteinler aktin (açık) ve miyozin (koyu) dir.
2. Düz Kaslar
Düz kas hücreleri mekik şeklinde olup,
Otonom sinir sisteminin kontrolünde, isteğimiz dışında çalışırlar.
Kasılmaları yavaş ve düzenlidir.
Omurgalılarda sindirim, solunum, dolaşım, üreme ve boşaltım sistemlerinin duvarlarında bulunur.
Eklem bacaklılar hariç, omurgasız hayvanlar düz kaslara sahiptir.
Her hücrede bir tane çekirdek bulunur.
3. Kalp Kası (= Miyokard)
Çizgili kas yapısındadır, isteğimiz dışında çalışır.
Liflerindeki telcikler tek çekirdeklidir.
Çekirdekler hücrenin ortasında bulunur.
Kalp kası dallanmış bir yapıya sahiptir.
Kas telleri kısa boyludur. Birbirine bağlandıkları yerlerde ara diskler bulunur.
B. ÇİZGİLİ KASLARIN ÇALIŞMASI
Çizgili kasların kasılması, aktin ve miyozin iplikçiklerinin birbiri içine kaymasıyla oluşur (Kayan iplikler hipotezi). Bir çizgili kas demeti boyunca ışığı az ve çok kıran bölgeler vardır.
Bunlardan açık renkli olanlar aktin ipliklerinden oluşmuş olup, I bandı adını alır. Koyu renkli olanlar miyozinden meydana gelir ve A bandı adını alır. I bandının ortasındaki birleşme noktalarına Z çizgisi denir. İki Z çizgisi arasında bulunan bölgeye sarkomer denir ve kasılmanın birimi olarak kabul edilir. A bandının ortasındaki açık görünen bölgeye ise H bandı denir. Bantlaşmalar ve kasılma anındaki durumları aşağıdaki şekillerde gösterilmiştir.
a. Kas Gevşemiş Halde
b. Yarı Kasılmış Durum
c. Kasılmış Durum
Şekil : Kasılmanın Şematik Gösterilişi
Kasılma sırasında A bandının boyu değişmezken, I bandı kısalır ve H bandı görünmez olur. İki Z çizgisinin birbirine yaklaşmasıyla kasın boyu kısalır. Gevşeme anında ise kas eski özelliğine kavuşur. 1. Kasın Kasılma Evreleri
Bir kasın kasılması ve gevşemesi sürecinde üç evre ayırt edilir.
a. Bekleme (Latent) Evresi : Uyarının uygulanması ile kasılmanın başlaması arasında geçen süredir. Yaklaşık 0,01 saniye sürer.
b. Kasılma Evresi : Kasılmanın başladığı an ile gevşemenin başladığı an arasındaki süredir.
c. Gevşeme Evresi : Kasın gevşeyerek eski halini almasıdır. Yaklaşık 0,05 saniye sürer. 2. Fizyolojik Tetanoz
Kasa arka arkaya uyarı verilirse, kas gevşemeye vakit bulamaz, kasılı bir vaziyette kalır. Bu duruma fizyolojik tetanoz denir. 3. Kasılmanın Kimyasal Açıklanması
Kasların kasılabilmesi için gerekli enerji öncelikle ATP’den sağlanır. Sonra sırasıyla, kreatin fosfat, glikoz ve glikojen kullanılır.
Kaslarda kasılma anında bazı maddelerin miktarı azalırken bazılarının miktarında artma meydana gelir. Bu maddeler yan taraftaki tabloda verilmiştir.
AZALIR
ARTAR
- ATP
- ATP + P
- Kreatin fosfat
- İnorganik fosfat
- Glikoz
- Laktil asit
- Oksijen
- Isı
- Glikojen
- Kreatin
Kasların kasılması sinirler tarafından verilen emirler ile olur. Bu sinirlerin kastaki uçlarına “motor uç plağı” denir.
Motor uç plağına uyartı gelince sinir uçlarından asetil kolin salınır. Bu madde kasın Endoplazmik Retikulumundan (= sarkoplazmik retikulum) Ca++ iyonlarının aktin ve miyozin lifleri arasına salınmasını sağlar. Ca++ iyonları varlığında ATP, ADP ile fosfata ayrılır ve kasılma için gerekli enerji sağlanmış olur.
4. Kasılmada “Ya hep ya hiç” Prensibi
Kas, eşik değeri altındaki uyarılara tepki göstermez. Eşik değerindeki uyarıya ise bütün şiddetiyle tepki gösterir. Uyarı şiddeti daha da artsa bile kasın verdiği tepki şiddeti değişmez. Buna “ya hep ya hiç” prensibi denir.
Şekil : Kasların Çalışma Mekanizması
5. Kas Tonusu
Kaslar, çalışmadığı süre içerisinde bile az da olsa kasılı halde bulunurlar. Buna kas tonusu denir.
Bugün 42 ziyaretçi (130 klik) kişi burdaydı!
*Her Hakkı Saklıdır*